
Boğaziçine gelmek çoğu insan için genelde üstün bir zeka veya akıl seviyesinin göstergesi. Pek çok Boğaziçili genelde hayatlarının önceki kısmında büyük başarılar elde etmiş olarak ünivesiteye kayıt oluyor. Pek çoğumuz okul birincisi olarak, Türkiyede alanımızda derece yapmış olarak geliyoruz. Ailemizin ya da yaşadığımız bölgenin parmakla gösterilen kişilerinden biri olarak üniversiteye başlıyoruz. Haliyle bu tür bir arka plandan gelince insan ben her şeyi hallederim diye düşünebiliyor. Ancak yıllardır bunun aslında tam olarak böyle olmadığını gözlemliyoruz.
İngilizce bir ayda öğrenilmez!
İngilizce öyle bir haftada ya da bir ayda öğrenilecek bir dil değil. Hele de Boğaziçinin istediği seviyede akademik İngilizce öğrenmek öyle hemen olacak bir iş değil. Şu ana kadar çalıştığımız öğrencilerden daha önceki sınavlarda başarısız olanların ortak özelliği ben hallederim diye düşünüp ertelemek ve maalesef halledememek.
Zaman en büyük rakibiniz
Sınav günü gelip çattığında üzülmemek için mümkün olan en erken zamanda bir program yapıp çalışmaya başlamak gerekiyor. Listening gelişimi vakit alır, reading gelişimi ve kelime dağarcığını genişletme vakit alır. Yazma becerilerinizi iyileştirme vakit alır. Yani kısaca her şey için zamana ihtiyacınız var. Her şey için bolca pratiğe ihtiyacınız var.
Başlamak lazım
İlk önce temel grameri doğru düzgün öğrenmeniz lazım ki düzgün cümleler yazabilesiniz ya da okuduğunuzu veya duyduğunuzu doğru anlayabilesiniz. (Ne kadar çok öğrencinin okuduğunu anlamadığını ya da yanlış anladığını bilseydinizi şaşırırdınız.) Bolca okumaya bolca dinlemeye bolca yazmaya ihtiyacınız var.
İngilizce bir ders değil, İngilizce bir dersten çok daha fazlası. İngilizce hayatın, hayatınızın bir parçası. O açıdan unutma zekisin ama çalışmazsan, planlamazsan yapamayabilirsin.
BUEPT (Proficiency) Sınavını geçmek ister misin?
eProficiency yakında…